GEÇTİĞİMİZ günlerde, günlük
okumalarım sırasında “Life Caching” isimli yeni bir trendin varlığına rast
geldim. Dilimizdeki karşılığı “hayatı depolamak” olan bu yaklaşımın ana fikri,
“biriktirmek”...
Her gün onlarca eşya ile iç içe yaşamaktayız. Birçoğumuz eşya biriktirmeyi seviyoruz. Bu davranış, eşyanın gerek işlevsel ve gerekse duygusal boyutuyla ilgili olabilir. Ne var ki, kimilerimiz elinde olan ya da olmayan nedenlerden dolayı biriktirme davranışını ileri düzeye taşıyarak bir problem hâline getirmekte oldukça usta. Görünüşte “işe yaramaz” eşyayı atma konusunda ketum davranış göstererek zamanla bunlardan oluşan bir yığınla yaşamak durumunda kalıyoruz. Bunun sonucu, günlük yaşantımızda bizi bekleyen yoğun bir karmaşıklık…
Gördüğüm ve de duyduğum
kadarıyla “Belki bir gün giyeriz” diyerek duygusal bağ kurduğumuz giysilerimiz,
“Günün birinde kullanırız” diyerek tavan arası veya az kullandığımız odanın bir
köşesine yığdığımız ev eşyalarımız, “Gün olur, içine bir şeyler koyarız”
dediğimiz farklı kutular, saklayarak bayatlamasına izin verdiğimiz yiyecekler,
en çok istiflenenler arasında.
Hiç unutmuyorum
çocukluğumda yaşadığımız apartmandaki onlarca kutu çay biriktiren teyzeyi. Bir
gün evlerine misafir olduğumuzda, çay kutusunda çay kalmadığını fark ettiğinde,
“Evlâdım, şu üstteki raftan çay verir misin?” diyerek benden yardım istemişti.
Tezgâh üzerindeki dolapları açtığım vakit karşılaştığım manzara hâlâ gözlerimin
önünde. Altı dolaptan dördünü çay kutuları ile doldurmuştu. İstisnasız, en az
on veya on beş yıllık çay vardı. O vakitlerde bu durumun adı henüz konulmamış
olsa da şimdi anlıyorum ki “istifçi” tanımı, tam da o teyzenin durumunu
özetleyen tanımdı.
Bugüne geldiğimizde,
“istifçilik” denen kelimenin içeriği artık dijitalleşmiş durumda. Özellikle
iletişim araçları noktasında yaşanan dijitalleşme hızla yaygınlaşmakta ve bunun
getirisi olarak herkes dijital ortamda yer alan verilerle süreklilik gösteren
ilişki hâlindedir. Bir taraftan cep telefonlarımızla fotoğraf çekerken, diğer
taraftan sosyal medya üzerinden iletişim hâlindeyiz. Her gün her birimiz farklı
sayıda e-postalarla göz gözeyiz.
Dijital araçları
kullanarak yazıyor ve okuyoruz, finansal işlemlerimizi gerçekleştiriyoruz.
Artık bunlar günlük hayatımızın rutinlerinde yerlerini almış durumdalar ve
diğer sahip olduğumuz tüm eşya gibi belli değerlere sahiptir. Maddî ya da
mânevî karşılığı muhakkak mevcût. Günlük eşyamızın arasına dijital varlıklar
dâhil olmuş durumda. Vahim olan, kimilerimizin bu dijital varlıklara aşırı
anlam yükleyip duygusal köprü oluşturarak “dijital istifçilik” ifadesine
hayatında üst sıralarda yer açmak!
Dijital ortamın bize
sunmuş olduğu “sınırsız” depolama alanları nedeniyle biriktirdiklerimize her
geçen gün daha sıkı bağlanıyoruz. Çeşitli yazılım, memory stick ve yüksek
çözünürlüklü kameralı cep telefonları gibi depolama alanı yüksek araçlar,
dijital istifçiliğe kapı aralıyorlar.
Kendime bakıyorum da,
internetten indirmiş olduğum onlarca dosya, görsel ve daha “Bu bilgi bende
varmış” dediğim bir yığın veri sayesinde işin içinden çıkamaz olmuşum meğer.
Oysa aradığım bilgiyi saklamak yerine internetten yenisine ulaşmak artık daha
kolay.
Henüz birkaç gün önce
e-posta hesabımın 15 GB’lık sınırsız kullanım hakkının büyük bir kısmını
doldurduğumu fark ettim. Bu büyük kısmın, en çok yazılarımı yazarken de sürekli
iç içe olduğum e-posta hesabımda var olduğunu anladım. Hakkımı doldurmuş olmak,
daha fazla kullanım talep etmeme engel oldu mu? Olur ya da olmaz, ancak önemli
olan, biriktirdiklerime gerçekten ihtiyacımın olup olmadığı.
Kendimi bu sorudan sonra
ciddî bir temizlik ve düzen operasyonunun içinde buldum. Kimilerini silmeye
üşendiğimiz, kimilerini de unuttuğumuz için bilgisayarımızın, telefon veya
tabletimizin bir köşesinde saklıyoruz; çoğu zaman bu verilerin varlıklarını
unutmuş olsak bile…
Harvard Business Review
dergisinde yayınlanan bir makalede ifade edildiğine göre, 46 katılımcı ile
gerçekleştirilen bir çalışma yapılmış. Katılımcılara, bilgisayar kullanıyor
olmaları ve bir elektronik posta hesaplarının olması şart koşulmuş ve çevrimiçi
olarak dijital ortamdaki davranışları ile ilgili açık uçlu sorular yöneltilmiş.
Ortaya çıkan sonuçlar, dijital verinin silinmesinin önündeki engeller ve
dijital verinin biriktirilmesi ile ilgili problemler çerçevesinde
gruplandırılmış.
Bu çalışmanın
neticesinde ortaya çıkan verileri şöyle:
Dijital verilerin
silinmesinin önündeki engeller: “Her ihtimâle karşı gelecekte
kullanabilirim” düşüncesi, kanıt niteliğindeki veriyi elde tutmak, zaman kısıtları
ve tembel davranmak, dijital verinin duygusal bir değer taşıması, dijital
depolama kapasitesinin kişinin üzerinde bir baskı yaratmaması ve dolayısıyla bu
durumun kişide “Bu benim sorunum değil” hissi oluşturması.
Dijital verilerin
biriktirilmesi ile ilgili problemler: Çok fazla verinin içinde
kaybolmanın etkinliği azaltabileceği, psikolojik esenlik üzerindeki negatif
etkileri ve bu durumun özellikle kaygı ile strese yol açabileceği düşüncesi,
siber ataklar, siber güvenlik tehdidi ve kişisel verinin kötüye kullanılması,
dijital biriktirme ve fiziksel biriktirme arasındaki geçişler…
Dijital olarak
biriktirme davranışı olan bireylerde, fiziksel olarak da biriktirme
davranışının görüldüğü ortaya çıkmıştır.
Dijital istifçilik
konusuyla ilgili yazmayı düşündüğümü etrafımda kiminle paylaştıysam, bu konuda
bir hayli sıkıntılı olduklarına şâhit oldum. Herkesin dile getirebileceği
cümleler olduğunu gördüm.
Çözüm için nereden
başlamak uygun olur?
Çözüm sorununa cevap
olabilecek nitelikte ulaşabildiğim bilgileri şöyle paylaşmayı isterim:
Gelen e-postalarımızı
her gün temizleyerek başlangıç yapabilir, mesajları günlük ve belli zaman
aralıklarında yanıtlayarak gereksiz olanları silmek ve gerekenleri dosyalamak,
ihtiyacınızı karşılamayan e-posta ve bülten listelerinden çıkmak ve almak
istemediklerimizi spam filtresi ile engellemek iyi bir çözüm. İnternetten
indirilen verileri dosya olarak kaydetmek ve kopyalamak yerine, bu dosyalara
erişim adreslerini kaydetmekle ilgi alanlarımıza göre en sık oluşturduğumuz
dosyaları ana başlık altında tutabiliriz.
İşlerimizi, “devam eden
ve tamamlanan işler” için ayrı dosyalar oluşturup buradan takip etmek, saklamak
istediğimiz bilgileri tarih sıralamasına göre anlamlandırmak, örneğin yakın
tarihli bilgiler için ayrı dosya oluşturmak iyi bir alışkanlık. En
önemlilerinden bir tanesi de “arşiv” dosyası oluşturmak. İnternetten olur olmaz
çektiğimiz ekran görüntülerine (alışveriş sitelerinden ve internetten
çektiğimiz giyim kuşam resimleri) aslında hiç ihtiyacımızın olmadığını
düşünüyorum. Erişim adreslerini kaydetmenin daha verimli olacağı kanaatindeyim.
Nasıl ki artık
çöplerimizi bile ayrı kutulara atarak ayrıştırıyorsak, hayatımızın her alanında
olduğu gibi dijital alanda da verilerimizi plânlı ve ayrıştırarak kendimize
daha rahat hareket edebileceğimiz alanlar yaratmalıyız.
Çöp verilerden oluşan dağların arasında kaybolmamak dileğiyle…
https://hbrturkiye.com/blog/dijital-biriktirme-davranisinin-arka-plani
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder