DÜNYA’da uzay çalışmaları alanında farklı kategoriler var.
Bunlar, Ay’a insan uçuşu, insanlı uzay uçuşu, fırlatma yeteneği, Dünya dışı
yönetimler, yapay uydular ve uzay istasyonları olarak belirlenmiş. Türkiye bu
anlamda “yapay uydular” kategorisinde yer almakta.
Uzay, önemi her geçen gün artan bir kavram olmakla birlikte, bu anlamda ülkelerin araştırma ve çalışmaları da gittikçe artan bir ivme göstermektedir. Bu çalışmalar gerek ekonomik, gerek politik ve küresel anlamda oldukça önemli. Günümüzde yapılan uzay araştırmaları sadece bilimsel anlamda değil, haberleşme, görüntü alma, izleme, takip ve konum gibi birçok anlamda katkı sağlamaktadır.
Uzay teknolojilerinde ABD ve Sovyetler Birliği’nin
rekabetinin itici güç olduğu bilinen bir gerçektir. Aynı zamanda Soğuk Savaş’ın
iki büyük gücü konumunda olan bu ülkelerden Sovyetler Birliği’nin “Sputnik-1”
adını verdiği uyduyu dünyanın yörüngesine yerleştirmesi, “uzay yarışı” adı
verilen yeni bir süreci başlattı.
Türkiye’de ise ilk olarak, uzay alanında altyapı
sağlamak ve bilgi birikimi oluşturmak adına 1985 yılında Uzay Teknolojileri
Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK Uzay) kuruldu. Bu enstitü Türkiye’nin uzay
çalışmalarında hız kazanmasını sağladı ve ilk uydumuz olan Türksat-1B, 1994
yılında uzaya fırlatıldı.
İki yıl sonra Türksat-1C uzayda yerini aldı. Bu uydu
Avrupa ile Orta Asya arasında doğrudan bağlantı sağlamak üzere fırlatılmıştı.
2001 yılının Ocak ayında ise kapsama alanı diğerlerine
göre daha üst seviyede olan Türksat-2A, 2008 yılında haberleşme ve TV amaçlı
Türksat-3A, 2014 yılında Çin-İngiltere-Afrika’yı kapsayan Türksat-4A, 2015
yılında hızlı internet amacıyla Türksat-4B uzaya fırlatıldı.
Böylece Türkiye, göndermiş olduğu uydularla uzayda söz
sahibi olma yolunda hızla ilerliyor ve güçleniyordu.
Bunların içerisinde artık 1B 2006’da, 1C 2010 yılında
ve 2A ise 2016’da görevlerini tamamladı.
***
Günümüzde uydular, özellikleri itibarıyla iletişimde
olduğu gibi birçok noktada ülkelere fayda sağlamaktadır. Bunlardan biri de yer
gözlem uydularıdır.
2003 yılında Türkiye için ilk yer gözlem ve uzaktan
algılama uydusu Bilsat, uzayda göreve başladı. Yer gözlem uyduları,
tasarımlarında yer alan hassas kameralar ve çeşitli algılayıcı sistemler
sayesinde çevresel izleme, meteoroloji, harita hazırlama, afet izleme, şehir
plânlaması, deniz bilimleri gibi alanlarda kullanılıyor.
2011 yılına gelindiğinde Türkiye’de tasarlanıp
üretilen ilk gözlem uydusu olarak Rasat, Bilsat’tan sonra ikinci uzaktan
algılama uydusu olarak Rusya’dan fırlatıldı.
Bir diğer önemli uydu ise, askerî ve istihbarat
uygulamalarıyla donatılmış olan keşif uydularıdır. Türkiye bu anlamda ilk
olarak 2012 yılında Göktürk-2 ve 2016 yılında ise Göktürk-1 uydularını göreve
gönderdi. Görünen o ki, günümüzde yörüngedeki uydular askerî operasyonlarda
başroldedirler. Düşman ülkelerin elektronik sistemlerinin takibi ve bunlar
hakkında bilgi edinimi, uzun menzilli füze fırlatmalarında erken tespit
edilmesi gibi önemli görevler için bu uydular iş başında.
***
Türkiye’de yapılan bu çalışmaların tek çatı altında
toplanması ve belirli bir bütçe plânlanarak uzay ile ilgili araştırma ve
faaliyetler yapılması adına 2018 yılının Aralık ayında “Türkiye Uzay Ajansı”
kuruldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın ifadesiyle, yirmi yıllık rüya gerçek
olmuştu artık!
Büyük Türkiye her alanda gerçekleştirdiği yerli ve
millî hamlelerini uzay alanında da uygulama konusunda kararlılıkla ilerlemekte.
TÜİK verilerine göre uzay ar-ge için yapılan harcamalar 2014-2018 döneminde 160
milyon 300 bine yaklaşmış durumda.
Türksat-5A uydusu, şu anda hizmet veren haberleşme
uydularını desteklemek amacıyla 4 Ocak Pazartesi’yi 5 Ocak Salı gününe bağlayan
gece uzaya fırlatılacak. Ayrıca Türkiye’nin yanı sıra batıdaki ve doğudaki
ülkeler ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayacağı belirtilmekte.
Türksat-5B uydusunun ise bu yılın ilk çeyreğinde
Haziran ayı gibi fırlatılması Türkiye’nin plânları arasında.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımızın, ülkemizin kendi
imkânlarıyla geliştirme çalışmalarına devam edilen Türksat-6A uydusu için
verdiği tarihse 2022 yılı. Yüksek çözünürlüğe sahip yer gözlem uydusu
“İmece”nin montajı tamamlandı; test aşamalarının ardından uzaya gönderilmesi
bekleniyor. Göktürk projesinin devamı olan Göktürk-3 içinse geliştirme
çalışmalarına devam…
Dileğim, Türkiye’nin Patriot ve S-400 gibi yüksek hava
savunma sistemlerini de millî imkânlar ile üreterek ülkemize yaptırım
uygulayanlara en iyi cevabı vermesi…
Ve sonrasında “asteroit madenciliği” ve bir “Artemis
Programı” neden olmasın?
Kısaca asteroit madenciliği, Mars ile Jüpiter
gezegenleri arasında bulunan asteroitlerden mineral ve gaz çıkarılarak dünyaya
getirilmesi ve işlenerek kullanıma sokulması fikridir.
Artemis Programı ise, Amerikan Uzay ve Havacılık
Dairesi’nin (NASA) 2024 yılında aya tekrar astronot göndermek için başlatmış
olduğu program.
Hoş geldin, 2021!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder